14. Sayı / 4. Kısım
Prof. Dr. Halim Hattat:
“
SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN
KALİTELİ CİNSEL YAŞAM
”
Röportaj: Atıl Ünal
Sağlıklı yaşam uzunca bir süredir, sadece bir söylem olmaktan çıktı. Gerçekten sağlıklı yaşam pratikleri uygulamaya başladık. Herkesin aynı pratikleri uyguladığını söylemek zor tabi, birçok farklı trend var. Farklı yaklaşımlara sahip olsalar da genel anlamda yaşam şeklini daha sağlıklı hale getirmeyi amaçlıyorlar. Ancak sağlıklı yaşamın, neredeyse tüm ekollerin görmezden geldiği bir boyutu var: Cinsel Yaşam. Belki de toplumsal tabu olarak görüldüğü için ortalıkta konuşulmuyor. Biz normal olanı yapıp sizler için işin uzmanına sorduk, Prof. Dr. Halim Hattat detaylı bir şekilde cevapladı.
Sağlıklı yaşam trendi giderek yükseliyor. Siz de yakından takip ediyorsunuzdur, her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Bu konuda farklı görüşler olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Farklı görüşler var, ancak aslında konu son derece basit. Yaşam kaliteniz ve sürenizin %70’inden fazlasını kontrol edebilirsiniz. 50 yaşına geldiğinizde yaşam tarzınız yaşlanmanızın %80’ini yönetir; geri kalanı da kalıtımsal genleriniz tarafından kontrol edilir. Tıpkı bir araba gibi bedeniniz de düzenli bakım görürse daha fazla yol kat edebilir. Stresin üzerinizdeki etkilerini azaltabilirseniz, yaşla ilgili sorunlar yaşama olasılığınız da azalmış olur. Size verilmiş genlerle yaşamaya mecbursunuz ancak, genlerinizin işlevlerini değiştirebilirsiniz. Örneğin günde yalnızca on dakika yürümek kanserin ilerleme hızını azaltan bir geni etkin hale getirir.
Hayatınızda sadece 5 şeyi düzelterek hem kaliteli hem de uzun bir yaşama sahip olabilirsiniz. Bunlar:
- Tansiyonu kontrol etmek,
- Sigarayı bırakmak,
- Günde 30 dakika egzersiz yapmak,
- Stresi kontrol atına almak
- Yemekten zevk aldığınız sağlıklı gıdalarla beslenmektir.
Aslında bu kadar basit. Bu önlemler ilk olarak kalbin ve damarların yaşlanmasını engeller. İkinci olarak bağışıklık sisteminin yaşlanmasını frenleyebiliriz. Bu da bağışıklık sistemine bağlı hastalıkları, enfeksiyon ve kanser riskini azaltır. Son olarak çevresel ve sosyal sorunların neden olduğu yaşlanmayı en aza çekersiniz. Çünkü stres yaşlanmayı hızlandırır.
Haftada 2 kez seks yapmak bağışıklık sistemini güçlendiriyor
Web sitenize baktığımızda kaliteli yaşam için cinsel yaşamın önemi üzerine duruyorsunuz. Sizce sağlıklı bir yaşam için cinsel sağlık olmazsa olmaz mıdır?
Kaliteli bir cinsel yaşam, sağlıklı bir yaşamın çok önemli bir parçasıdır. Üzerinde durmak istediğim nokta, cinselliği etkileyen her şeyin kalbi, beyni ve tüm diğer sistemleri de etkilediğidir. İşte bu noktadan yola çıkarsak iyi bir performans için iyi bir beslenme, egzersiz, stres ve uyku yönetiminin de şart olduğu ortaya çıkar. Araştırmalar düzenli bir cinselliğin 10 yaş genç gösterdiğini ortaya koyuyor. Düzenli bir cinsel yaşamın sağlığa ve yaşam kalitesine olan faydalarını gösteren çalışmalar giderek artıyor. Aslında bu çok şaşırtıcı değil, çünkü düzenli bir cinsel yaşam vücutta mutluluk hormonları başta olmak üzere pek çok kimyasalın salgılanmasını sağlıyor. Bu maddeler de vücut fonksiyonlarının düzenli ve optimal çalışmasına yardımcı oluyor. Mesela haftada 2 kez seks yapmak bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bağışıklığı koruyan bazı maddeler düzenli cinsel hayatı olanlarda %30 daha fazla salgılanıyor. Bu da hastalıklara yakalanma riskinizi azalıyor.
Bir araştırma haftada 2 kez cinsellik yaşayan erkeklerde hastalık riskinin yarıya indiğini gösterdi. Bir de bunun fiziksel egzersiz olarak etkisi var. Sonuçta cinsellik aslında iyi bir egzersizdir. Haftada 2 kez seks yapmak yılda neredeyse 21.000 kilojul enerji harcamanızı sağlıyor. Bu da yaklaşık 80 km koşmaya eş değer. Yani kilo vermeye, kiloyu korumaya da faydalı. Seksin tüm bunların yanında kan dolaşımını hızlandırarak ağrı dindirici özelliği mevcut. Bunun yanında cinsellik seks hormonlarının ve diğer hormonların düzenli çalışmasını sağlıyor. Bağlılık hormonu salgılatıyor ve çifti birbirine yaklaştırıyor. Kişinin kendine güvenini tazeliyor. Stresi azaltıyor.
Cinselliği etkileyen her şey kalbi, beyni ve tüm diğer sistemleri de etkiliyor.
Cinsellik kaliteli bir yaşamın önemli bir parçası. Cinsel sorun yaşayan kişilerde hayat kalitesinin düştüğü biliniyor. Üstelik bu durum partnerleri de etkiliyor. Buna ek olarak cinsel sağlığın genel sağlığın önemli bir barometresi olduğu pek çok çalışma ile gösterildi. Cinselliği etkileyen her şey kalbi, beyni ve tüm diğer sistemleri de etkiliyor. Hatta cinsel bölgeyi destekleyen damar, hormon ve sinir sistemi, vücudun en hassas mekanizmalarından olduğu için, genel sağlıkla ilgili ilk belirtiler sertleşme sorunu, erken boşalma gibi cinsel problemlerle kendini belli edebilir.
Örneğin cinsel bölgeyi besleyen damarlar koroner damarların neredeyse yarısı çapındadır. Damar tıkanıklığı yaratacak durumlar bu nedenle ilk başta penis damarını etkiler. Bu nedenle cinsel sağlığa olumsuz etki edecek risklerin ortaya çıkarılıp, varsa cinsel sorunların tedavi edilmesi genel sağlığı da olumlu etkiler. Sigara-alkol tüketimi, beslenme yanlışları, aktivitesi düşük bir yaşam, aşırı ve yönetilemeyen stres, depresyon ve uyku sorunları cinsellik için risk faktörleridir. Bel çevresi, vücut kitle endeksi ve vücut yağ yüzdelerinin ölçümleri de bizim için önemli bulgulardır. Bel çevresi kalınlığı, kilo fazlalığı ve obezitede özellikle cinsellik hormonları etkilendiğinden cinsel performans düşer. Kan şekerinde dengesizlik, kalp damar sorunları, yüksek tansiyon, metabolik sendrom, kolesterol yüksekliği durumlarında da cinsel performans olumsuz yönde etkilenir. Bunları bir bütün olarak değerlendirmek gerekir.
Maalesef halen cinsel sorunların tamamen psikolojik olduğuna inanılıyor. Sorunların organik yönleri hiç bilinmiyor ve kabul edilmiyor.
Peki biz bu durumun ne kadar farkındayız? Hastalarınızdan ve senelerin verdiği deneyimden hareketle, sağlıklı cinsel yaşam konusunda ülkemizde yeterince bilinç oluşmuş durumda mı?
Maalesef bu öyle zannettiğimiz kadar kolay bir iş değil. Problem, sadece sağlıklı cinsellikle sağlıklı yaşam arasındaki ilişkiyi anlatmak değil. Özellikle altta yatan organik faktörlerin ve metabolik hastalıkların cinsel sağlık sorunu yaşama riskini arttırdığını anlatmak. Özellikle de diyabet, tansiyon, yüksek kolesterol, MS, depresyon gibi cinsel sorun yaşama riski olan hastaları ve bu hastaları kliniğimize yönlendirecek kişileri, yani doktorları da eğitmemiz gerekiyor. Maalesef halen devam eden inançlara göre cinsel sorunlar tamamen psikolojik. Sorunların organik yönleri hiç bilinmiyor ve kabul edilmiyor. Pek çok hastamız bu nedenle bu sorunların psikolog ve psikiyatristlerin işi olduğunu düşünüyor.
Biz bir yandan bu ön yargıları kırmaya çalışırken bir yandan da dünyada cinsel fonksiyonun genel sağlıkla olan yakın ilişkisini takip ediyor ve çeşitli uzmanlarla fikir alış-verişinde bulunuyoruz. Böylece cinsel sorunları multidisipliner, yani farklı disiplinlerden gelen uzmanlarla değerlendiriyoruz. Bunun için ürolog, psikiyatrist, endokrinolog, metabolizma uzmanı, nörolog, jinekoloji uzmanı ve psikoloğun katılımıyla bir konsey oluşturmak gerekiyor.
Akademik çalışmalarımız gerçekten de tüm dünyada ve Türkiye’de cinsel sorunların eskisine oranla daha kolay dile getirilmesini sağlasa da cinsel fonksiyon problemi yaşayan hastalar henüz sorunlarını rahatça konuşamıyor, utanç, heyecan ve korku nedeniyle doktora başvuramıyor. Bunun yerine internet veya eş-dost tavsiyelerini takip ediyor. Bu nedenle hastaları bilgilendirmenin çok önemli olduğuna her zamankinden çok inanıyorum. Günümüzde bir yandan sağlık bilincini oturtmak, bir yandan da cinselliği konuşulması güç bir konu olmaktan çıkartmak için katedilmesi gereken uzun bir yol var.
Son yaptığımız bir çalışmada “Cinselliğiniz hakkında neyi değiştirmek isterdiniz?” diye sorduk. Kadınlar %34’lük bir yüzdeyle “cinselliğimiz hakkında daha rahat konuşmayı arzu ederdik” dediler.
Ülkemizde bu sorun genel olarak erkekler üzerinden tanımlanıyor. Kadınların kendisi ikinci planda olduğu için, cinselliği/cinsel sağlığı da ikinci planda. En azından görünen bu. Siz bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
Türk kadınlarında kendi cinselliğini ifade etme sorunu var. Bu konuda konuşmaktan kaçınıyorlar. Mesela bizim Aile Sağlığı Cinsel Danışma Hattını arayanların yalnızca %10-20 arasını kadınlar oluşturuyor. Aradıklarında da yarı yarıya çocukları ve partnerleri için danışıyorlar. Kendi cinselliklerini sorgulamıyorlar. Son yaptığımız bir çalışmada “Cinselliğiniz hakkında neyi değiştirmek isterdiniz?” diye sorduk. Kadınlar %34’lük bir yüzdeyle “cinselliğimiz hakkında daha rahat konuşmayı arzu ederdik” dediler. Son yaptığımız bir çalışmada da kadınların %96’sı partnerlerinin cinsel tatmininin çok önemli bulduklarını belirtti. Kendi tatminlerinin çok önemli olduğunu düşünenler ise %88. Eşleri için arayanların bile %48’i bu konuyu eşlerine açmak istemiyor.
Bu konuda konuşmak da, iyi bir cinsellik arzu etmek de birçok kadın için tabu. Kadın “iyi bir cinsellik arzu edersem eşim beni yanlış değerlendirir” diye düşünebiliyor. Sonuçta aslında cinselliği önemsiyorlar ancak bu konuda doktora başvurmuyorlar. Cinsel problemlerini konuşmaya çekiniyorlar, tedavi seçeneklerini bilmediklerinden “Bu sorunun çözümü yok” diye düşünebiliyorlar. Tedavide dikkatimizi çeken bir husus, özellikle eşinde cinsel sorun olan bir kadın, eşini tedaviye yönlendirdiğinde ve destekleyici olduğunda, tedavi başarı oranının çok artması. Tabii aynı durum kadınlar için de geçerli. Kadının tedavisinde eşin moral verici ve destekleyici tavrı, tedaviyi kolaylaştırıyor. Erkekler özellikle ereksiyonla ilgili sorunlarında daha akut yardım arayışına gidiyor. Ancak burada da çoğu zaman utanma duygusuyla doktora başvurmak yerine, internet veya kulaktan dolma bilgilerle hareket ediyorlar. Bu durumda yanlış tedaviler, sahte-kopya ilaçların kullanımı gibi sorunlarla karşılaşıyorlar. Bazen de çözümün olmadığına inanıp cinsellikten ve eşten kaçıyorlar.
Cinselliğin fiziksel olduğu kadar psikolojik boyutları da var. Buradaki ayrım hakkında konuşabilir miyiz biraz. Örneğin partnerini istese de (yani istek sorunu olmasa da) sağlıklı bir cinsel hayat kuramayanlar için neler söylersiniz?
Dünya Sağlık Örgütü cinsel yönden sağlıklı olmanız için sadece sertleşme sorunu, orgazm problemi gibi bir cinsel sorun yaşamamanızın yetmeyeceğini, eğer cinsellikte fiziksel olduğu kadar psiko-sosyal yönden de mutlu değilseniz sağlıklı sayılamayacağınızı vurguluyor. Dolayısıyla spesifik bir cinsel problem yaşamasa da cinsel yönden arzuladığı tatmin ve keyfi yakalayamayan kişilerin de yardıma ihtiyacı oluyor. Erkeklerde özellikle sertleşme sorunu, erken boşalma, geç boşalma, testosteron eksikliği, kadınlarda da orgazm problemleri, uyarılma sorunları, ağrı şikayetleri cinsel açıdan mutsuzluk yaratır.
Partnerin cinsel sorunu da kişinin cinselliğini olumsuz etkiler. Altta yatan sağlık sorunları, özellikle kalp-damar hastalıkları, şeker, nörolojik bozukluklar, hormonal bozukluklar (prolaktin, tiroid, testosteron gibi), depresyon, prostat hastalıkları ve bu hastalıklar için kullanılan ilaçlar da cinsel fonksiyonları ve tatmini azaltabilir. Örneğin şeker hastalarının yarısında 10 yıl içinde sertleşme sorunu görülür. Başta pelvik bölge olmak üzere bazı ameliyatlar da yan etki olarak cinsel performansı etkileyebilir. Partnerini arzu etmesine rağmen bu tip cinsel sorunlar yaşayan kişilerde bir süre sonra psikolojik etkileşim ile partnerden uzaklaşma, cinsellikten soğuma, cinsel isteksizlik de gelişebilir. Dolayısıyla var olan cinsel problemlerin dikkatle incelenmesi, bunlara yol açan faktörlerin belirlenmesi ve tedavi edilmesi şarttır.
Cinsel sıkıntıların çiftin ilişkisindeki etkileri de tedavi edilmelidir. Unutulmaması gereken bir nokta, kişilerin tedavi olması partnerlerinin tatminini de arttırır.
Cinsel yaşamdaki hangi sorunlar hayatımız/sağlığımız konusunda acil sinyallere işarettir diyebilir miyiz?
2006’da yayınlanan Princeton II Guideline’a göre sertleşme sorunu yaşayan ancak hiç kalp problemi olmayan erkekleri kalp hastası gibi değerlendirmek gerekiyor. Yapılan araştırmalar cinsel isteksizlik çeken erkeklerde 5 yıl içerisinde diyabet ve kalp hastalıklarına yakalanma risklerinin çok daha yüksek oranlarda görüldüğünü gösteriyor. Araştırmalar, bel çevresinin erkekte 102 cm’i geçtiği, yararlı HDL kolesterolde azalma, trigliserid ve bazen de zararlı LDL kolesterol seviyelerinde artışın olduğu, kan basıncı yüksekliği ve insülin direncinin görüldüğü Metabolik Sendrom adı verilen sağlık sorununun cinsel isteksizlik ve cinsel fonksiyon sorunları ile yakından alakalı olduğunu gösteriyor.
Sertleşme ve cinsel isteksizlik sorununun diyabet, kalp hastalıkları ile bu kadar yakından ilişkili olması, beslenme ve yaşam tarzında değişiklik yapmak isteyen erkekler için önemli bir motivasyon oluşturuyor. Bu nedenle cinsel performans düşüklüğünde olayı sadece cinsel sağlıkla sınırlandırmıyoruz. Şeker, kalp, kilo, yaşam tarzı, sigara alışkanlığı gibi faktörler var mı diye de mutlaka bir inceleme yapıyoruz. Ayrıca, orta yaş ve sonrasında erkeklerin rutin kontrollerinde testosteron eksikliğinin mutlaka araştırılması gerekir. Erkekler cinsel istek azlığının metabolizma için bir alarm durumu oluşturduğunun farkında değil.
Testosteron eksikliği tedavi edilebilir ve düzeltilebilir bir sağlık sorunudur. Bu tedavi sadece cinsel sorunları çözmekle kalmaz, yaşam kalitesini de arttırır. Testosteron yerine koyma tedavisi diyabet, kalp, yüksek tansiyon gibi sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli bir yarar sağlar. 40 yaşın üzerinde bir erkekseniz, testosteron seviyenizi bilmenizde yarar var. Ayrıca cinsel sorunlar altta yatan bir prostat enfeksiyonu veya prostat büyümesine ya da kanserine bağlı olarak da gelişebilir. Yine orta yaşlardan itibaren bu kontrollere prostatla ilgili incelemeleri de ekliyoruz.
Sağlıklı cinsel yaşamın temel taşlarını oluşturan sadece beslenme mi yoksa onun kadar etkili başka şeyler de var mı?
Cinsel sağlık için beslenmenin yanı sıra kilo, aktivite seviyeleri ve yaşam alışkanlıkları önem taşır. Örneğin 8500 erkek üzerinde yapılan bir araştırmaya göre sertleşme problemi sigara kullanan erkeklerde daha fazla görülüyor. Günde 1 paket sigara içenlerde sertleşme sorunu riski %24, 1 paketten fazla sigara içenlerde ise %40 artıyor. Stresin de yoğun bir etkisi var. Stres elle tutulmuyor, gözle görülmüyor ancak vücutta –özellikle böbrek üstü bezlerinden kortizol ve adrenalin gibi– stres hormonlarını salgılatıyor. Bu hormonların birebir testosteronu düşüren etkisi var. Ayrıca stres cinsel isteği azaltır ve bu durumda cinsel fonksiyonları çalıştıran bazı maddeler, örneğin damarlarda bulunan nitrik oksit, salgılanmaz. Bu erkeklerde alkol ve sigara alışkanlığı da artar. Eşten uzaklaşma oluşabilir. Başarısızlık korkusu ve performans endişesi olan erkek eşinden kaçınarak sorunu görmezden gelmeye çalışır. Oysa eşler bunu anlamayıp “Beni artık beğenmiyor” veya “Beni aldatıyor” diye düşünebilirler. Bu nedenle cinsel fonksiyonları korumak için sadece beslenme veya fiziksel sağlık yetmez, psikolojik olarak ve sosyal anlamda da rahat ve mutlu olmak şarttır.
Akdeniz tipi bir beslenme planının cinsel fonksiyonları iyileştirdiği pek çok araştırma ile gösterildi.
Peki, sağlıklı cinsellik için nasıl beslenmeliyiz?
Akdeniz tipi bir beslenme planının cinsel fonksiyonları iyileştirdiği pek çok araştırma ile gösterildi. Kilo fazlalığı, kolesterol yüksekliği, kan basıncında yükselme yaşayanlar, 2 yıl sağlıklı bir beslenme uyguladıklarında hem metabolizma göstergelerinde yani kan şekeri, insülin değerleri, kolesterol, tansiyon değerlerinde, hem de cinsel fonksiyonlarında düzelme fark ediyor. Akdeniz diyeti dediğimizde tam tahıllı ürünlerden zengin, işlenmiş rafine şekerlerden fakir, zeytinyağı gibi iyi yağları ihtiva eden, sağlıklı proteinlerin olduğu bir beslenmeden bahsediyoruz. Trans ya da hayvansal yağlardan uzak, bol sebze-meyve içeren bir beslenme planı hem kalbi hem de cinsel fonksiyonları olumlu etkiliyor. Kilo da önemli bir kriter. 2004 yılında obezite ve sertleşme sorunu yaşayan erkekleri takip eden bir araştırmaya göre vücut ağırlığının %10’nunu kaybeden erkeklerin hem sertleşme fonksiyonlarında hem de kolesterol ve kan basıncı değerlerinde iyileşme kaydedildi. Kilo, testosteronu düşüren bir risk faktörüdür. Kilo vermek, testosteron seviyelerinde de doğal bir artış yaratır. Fiziksel olarak aktif kalmak da çok önemli. Sigara-alkol tüketimi, uyku sorunları gibi diğer risk faktörlerini de unutmamak gerek. Tabi duygusal ve zihinsel sağlık da bu bütünün bir parçası.
Cinsel gücü artıran yiyecekler, içecekler var mı?
Yaz aylarında sık tüketilen karpuzun içindeki sitrulin maddesinin nitrik oksit salınımını arttırarak penise giden kan akımını arttırdığı gösterilmiştir. Protein kaynakları testosteron seviyelerinize olumlu etki edecektir. Yağlı etlerden kaçının. Bunun yerine düşük yağlı etler, balık, yumurta, yağsız süt, süt ürünleri ve baklagilleri tercih edin. Bu yiyecekler testosteronu arttıran çinkodan da zengindir. Doktorunuza danışarak deniz ürünlerinden de tüketebilirsiniz. Soğan, sarımsak da alisin maddesiyle testosteron üretimini ve cinsel bölgeye giden kan akışını arttırır. Krüsiferöz sebzeler (brokoli, Brüksel lahanası, karnabahar gibi) içerdikleri indol-3 carbinol maddesiyle hormon seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olur. L-arginin, L-karnitin, omega-3, çinko, gingko biloba, damiana gibi ürünler performansı arttıran maddeler arasındadır. Ancak günümüzde özellikle cinsel performans destekleri konusunda sahte ve kopya ürünlere dikkat etmek gerek. 2005 yılından sonra bu ilaçların sayısı %90 arttı. O yüzden güvenli kaynaklar ve mutlaka hekimin önerisiyle kullanılmaları şart.
Yaz aylarında sık tüketilen karpuzun içindeki sitrulin maddesinin nitrik oksit salınımını arttırarak penise giden kan akımını arttırdığı gösterilmiştir.
Cinselliğin yaşla sonladığını söyleyen şehir efsanelerine inanmayın. 55 yaşın üzerinde erkekler 15 yıl, kadınlar 11 yıl aktif cinsellik yaşayabiliyor.
Sağlıklı bir cinsellik kaç yaşına kadar sürdürülebilir?
İlerleyen yaşla birlikte tüm vücutta olduğu gibi cinsel fonksiyonlarda da doğal bir yavaşlama meydana gelir. Kadınlarda östrojen, erkeklerde ise testosteron hormonunun düşmesi cinsel istek ve performansta azalmaya sebep olabilir. Bu fiziksel değişikliklerin cinsel hayatın bittiğine dair bir işaret olarak algılanması da cinsel hayatı olumsuz yönde etkiler. Kalp sorunları, eklem hastalıkları, şeker, yüksek tansiyon gibi sağlık problemleri de cinsel hayatınız konusunda sizi endişelendirebilir. İstek, uyarılma, orgazm, sertleşme ve boşalma ile ilgili cinsel fonksiyonlarda sorun yaşayabilirsiniz. Ancak tüm bu değişiklikler cinsel hayatınızın bittiği anlamına gelmez. Unutmayın, cinsellik sadece gençlere özgü değildir. Cinselliğin yaşla sonladığını söyleyen şehir efsanelerine inanmayın. Amerika’da Chicago Üniversitesi’nde yapılan yeni bir çalışmaya göre 55 yaşın üzerinde erkekler 15 yıl, kadınlar 11 yıl aktif bir cinsellik yaşayabiliyor. Genel sağlığınız iyi durumda ise bu süre daha da uzuyor. Ancak cinselliğin sadece cinsel aktivite ile sınırlı olmadığını da belirtelim. Çift olarak duygusal ve fiziksel anlamda yaşadığınız tüm yakınlaşmalar cinsellik sayılır. Yaşla birlikte cinsel rutininizde değişimler olsa da çok ileri yaşlarda dahi mutlu bir cinsel hayata sahip olabilirsiniz. Burada önemli olan eşinizle doğru bir iletişimde bulunmanız ve cinsel bir probleminiz varsa vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurmanızdır.
Eğer damarlarınız zarar görmüşse bu penise giden kan akımının azalacağı ve sertleşme problemiyle karşılaşma riskinizin artacağı anlamına gelir.
Sağlıklı cinsellik sürdürmek için hangi egzersizleri yapmak gerekir?
Gerçekten de egzersiz kalp-damar sisteminden kemiklerinize, belleğinizden ruhsal durumunuza kadar sağlığınızın değişik boyutlarını etkiliyor: Öncelikle fiziksel görünümünüzü geliştirir. Fiziksel görüntünün iyileşmesi kendinize daha fazla güvenmenize, vücudunuzdan memnun olmanıza ve partnerinizin yanında kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Egzersiz kilonuzu yönetmenizi sağlar. Akciğer kapasitenizi arttırır. Denge ve koordinasyonunuzu geliştirir. Eklem esnekliği ve kemik yoğunluğunuzu arttırır. Kaslarınız da daha dayanıklı hale gelir. Böylece sizi sağlıklı bir cinsellik için gereken fiziksel performans durumuna getirir. Düzenli egzersiz kan dolaşımınızı arttırır, kandaki yoğunlaşmayı, pıhtı oluşması riskini ve çarpıntıyı azaltır. İyi kolesterolü yükseltir, tansiyon ve kan şekerini düzenler. “Peki bütün bunlarla cinsel hayatımın ne gibi bir ilgisi var?” diye düşünebilirsiniz. Daha önce de belirttiğim gibi yüksek tansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, pıhtılaşma problemi, taşikardi tüm damar sağlığınız için de risk faktörüdür. Eğer damarlarınız bu sorunlarla zarar görmüşse bu penise giden kan akımının azalacağı ve sertleşme problemiyle karşılaşma riskinizin artacağı anlamına gelir.
CİNSEL ENERJİYİ ARTTIRMA ÖNERİLERİMİZ:
Testosteron cinsel istek ve performansınızı etkileyen ana hormonlardan biridir. Doğal yollarla testosteron hormonunuzu arttırmak istiyorsanız şunları öneriyorum:
- Sağlık sorunlarınızı kontrol ettirin: Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, yüksek kolesterol, kanser, hormonal dengesizlikler ve depresyon gibi sağlık sorunları erkeklerde sertleşme problemi, kadınlarda orgazm ve uyarılma sorunları başta olmak üzere çeşitli cinsel sorunlara yol açabiliyor. Bu açıdan, genç yaşlardan itibaren, düzenli sağlık kontrolleri yaptırmanız sağlıklı bir cinselliğin anahtarı olacaktır.
- Sağlıklı bir kilo aralığına inin. Sertleşme sorunu veya cinsel isteksizlik gibi diğer cinsel sorunlardan korunmak için vücut kitle endeksinizi (kilo/boy²) 25’in altında tutmaya gayret edin.
- Bel çevrenizi ölçün. Bel çevresi genişliği, bir başka değişle göbek yağlanması veya “elma” tipi bir vücuda sahip olmanız da en az kilonuz kadar önemli bir risk faktörüdür. Cinsel problemlerden korunmak istiyorsanız bel çevrenizi 90 cm altında tutmaya gayret edin. Belinizi ölçerken kemerinizi esas almayın. Belinizi en dar kısmından düz bir hat halinde ölçün.
- Bel-kalça oranınızı hesaplayın. Şimdi elinizdeki mezurayı bırakmadan bel-kalça oranınızı da kontrol edin. Bel çevrenizi zaten biliyorsunuz. Kalçanızı da en geniş kısmını içine alacak şeklinde ölçün. Bel çevreniz/kalça çevreniz size bel-kalça oranınızı verecektir. Bu oran erkeklerde 1.0’in üzerine çıkmamalıdır.
- Sağlıklı ve dengeli bir beslenme planı yapın. Ereksiyon ve hormon fonksiyonlarınızı olumlu yönde etkileyecek yiyecek seçimleri için beslenme önerileri kısmını mutlaka okuyun.
- Alkol tüketiminizi sınırlayın: Alkol cinsel hayatı etkileyebilir. Az miktarda alınan alkol cinsel olarak uyarıcı olsa da yüksek miktarlarda alkol tüketimi depresan etki yaratır ve fonksiyon kaybı hatta sertleşme sorununa yol açar. Eğer alkol kullanıyorsanız almanız gereken miktarın erkekler için günde 2, kadınlar içinse günde 1 kadeh olduğunu hatırlatalım.
- Sigara içmeyin: Sigara içmek tüm damarlarınıza zarar verir. Bu sigaranın penisinize giden kan damarlarına da zarar vereceği anlamına gelir. Sigara içmek, sertleşmenizi ve sertliğinizi korumanızı sağlayan kan akışında ciddi sorunlara neden olabilir. Sigara içmenin sertleşme sorunu riskini önemli ölçüde kat artırdığı pek çok çalışmayla gösterilmiştir.
- Uyuşturucu ve doping ilaçlardan kaçının: Esrar ya da kokain gibi uyuşturucuların sertleşme fonksiyonu üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu durum özellikle sporcuların ve vücut geliştirenlerin başvurduğu anabolik steroidler için de geçerlidir.
- Düzenli egzersiz yapın: Hergün 30-35 dakikalık yürüyüşler yapmanız sadece sizi cinsel sorunlara yol açan yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıkları ve damar sertliğinden korumaz, damarlarınızın sağlığınıza güç katarak, cinsel bölgenize giden kan akımını da arttırır.
- Stresinizi yönetin: Stres düzeyi yüksek, gergin, endişeli ve sinirli erkeklerde cinsel güç kaybının daha erken yaşlarda ortaya çıktığı ve daha yoğun seyrettiği biliniyor. Bu nedenle stresinizi azaltmaya, yönetmeye çalışın. Gerekirse yoga ve meditasyon gibi gevşeme tekniklerinden yardım alın. Depresyon veya herhangi travmatik bir hayat olayı karşısında bir uzmana başvurun.
- Kullandığınız ilaçları gözden geçirin: Bazı ilaçlar; özellikle yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve depresyon tedavisinde kullanılanlardan bazıları sertleşme sorununa yol açabiliyor. Yeni başladığınız bir ilaçtan sonra cinsel güçsüzlüğünüz oluştuysa vakit kaybetmeden doktorunuzla görüşmelisiniz. Doktorunuz gerektiğinde ilacınızı değiştirecektir.
- Uyku sorunlarınızı çözün: Uyku sorunları cinsel fonksiyonları azaltabilir, sizi yorgun ve bitkin bırakabilir. Bu nedenle yaşadığınız uyku problemlerine mutlaka doktorunuzla birlikte çözüm bulun.
Biraz da sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Prof. Dr. Halim Hattat, neler yaptı bugüne kadar?
1978 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne doçent olduğumda tüm dünyada androloji, yani cinsel fonksiyon üniteleri daha yeni yeni kurulmaya başlamıştı. 80’li yılların başında dünyada bir avuç doktor bu konuda yıllık olarak toplantılar düzenliyordu.. Berlin’de Prof. Dr. Alpay Kelami, Londra’da Üroloji Enstitüsü’nde Dr. John Pryor androloji biliminin öncüleriydi. Ben de doçent olur olmaz androloji konusunda uzmanlaşmış bu hekimlerle iletişime geçtim ve bu konuda yapılan toplantıları izlemeye başladım.
1984’te İngiltere’ye giderek Londra Üniversite’sine bağlı Üroloji Enstitüsü’nde Dr. John Pryor başkanlığında yürütülen Androloji Kliniği’nde çalıştım. Beni en etkileyen nokta, cinsel sorun yaşayan insanlara gösterilen özen ve sorunun büyük bir ekip olarak ele alınmasıydı. Bunun yanı sıra cinsel fonksiyon bozukluklarını tedavi etmede kullanılan penis protezi gibi cerrahi tedavilerde de oldukça yüz güldürücü sonuçlar alınması beni çok etkilemişti. Karar vermiştim; Türkiye’de de bu konuda bir ünite kurmalı, cinsel sorun yaşayan hastalara yardım etmeliydim.
Ve nitekim Türkiye’ye döndüğümde vakit kaybetmeden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Üroloji Ana Bilim Dalı bünyesinde Androloji Polikliniği’ni kurdum.
Cinsel fonksiyon polikliniğini 1989 yılında İstanbul Üniversite’sine bağlı Aile Planlanması ve İnfertilite adı altında Cinsel Fonksiyon Araştırma Merkezi haline getirdim. Bu merkezin çalışmaları 2003 yılına kadar devam etti. Ardından bu merkez elde ettiği başarılar ve gördüğü ilgi sayesinde Üroloji Ana Bilim Dalı’na bağlı olarak Androloji Bilim Dalı haline getirildi. Çalışmalarımı bu bilim dalının başkanı olarak devam ettirdim.
Cinsel fonksiyon problemleri ile ilgili çalışmalarımızı uzun zamandır akademik bir boyuta taşımak istiyorduk. 1992 yılında Türk Androloji Derneği’ni kurduk. Derneğin kurulmasıyla İtalyan meslektaşlarımla birlikte her iki yılda bir uluslararası kongreler düzenlemeye başladık. 1993-95-97 yıllarında Andrology in Turkey adı altında üç uluslararası kongre düzenledik. 2000 yılında başkanlığını yaptığım ve Türk Androloji Derneği olarak düzenlediğimiz Barselona Avrupa Androloji Kongresi’nde başarılara imza attık. Bu dönemde Avrupa Cinsellik ve Cinsel Fonksiyon Bozukluğu Araştırma Birliği’nin de (ESSIR- European Society For Sexual and Impotence Research) yönetim kurulunda görev alarak, Türkiye’yi bilimsel platformda temsil ettim.
1998 yılında Dr. John Pryor başkanlığında Avrupa ülkelerinden bir grup doktorla birlikte Avrupa Cinsel Fonksiyon Birliği’ni (European Sexual Dysfunction Alliance-ESDA) kurduk. Bu birliğin amacı, cinsel sorunlarla ilgili bilgileri telefon hatlarıyla hastalara ulaştırmak ve tedavi konusunda yardımcı olmaktı. Gerçekten de bir dizi Avrupa ülkesinde ekonomik kazanç olmadan çalışan telefon hatları kuruldu. Ben de 2002 yılında ESDA’nın Türkiye branşını Aile Sağlığı Araştırma Derneği (ASAD) bünyesinde kurdum. ASAD Türkiye’de tam 22 üniversitedeki hekimlerle ortak çalışarak bir akademik konsey oluşturduk. Bu konsey dışında çeşitli dernek ve vakıflarla da ortak bir platform inşa ettik. Böylece telefon bilgi hattımızı arayan bir hasta kendi yöresindeki hekime başvurup tedavi olma şansını yakaladı.
UZMAN DOKTOR YETİŞTİRMEK ÇOK ÖNEMLİ
Halka yönelik çalışmalarımız devam ederken, tüm dünyada cinsel fonksiyon merkezleri artıyordu. Bu merkezlerde çalışacak cinsel fonksiyon konusunda uzmanlaşmış hekimleri yetiştirmek en az halkı eğitmek kadar önemliydi. Çünkü bu konuda uzmanlaşmış bir hekim cinsel sorun yaşayan bir hastaya doğru tanı konması ve tedavi seçilmesi için en kilit noktaydı. Bunun için 2000’li yıllarda Prof. Dr. Mancini Fabris önderliğinde bir grup doktor olarak School of Andrology yani Androloji Okulu’nun çalışmalarını başlattık. Bu okul şu anda dünyanın pek çok köşesinden uzmanların eğitim verdiği değerli hocaları ve katılımcıları olan aktif bir kurum haline geldi.
HIZLI TANI VE TEDAVİ İÇİN
Tüm bunların yanı sıra hala hasta bakım kalitesini arttırmak istiyordum. Cinsel sorunlarını paylaşmak, hastalar için çok zor bir konu olmakla birlikte, doğru tedaviye ulaşana kadar geçen tanı süreci de pek çok hasta için katlanılmaz oluyordu. İstediğim, hastanın cinsel sorunları ile kliniğe başvurduktan sonra yapılması gereken testlerinin bir an önce tamamlanıp, tedavisine geçmek, gereken cerrahi işlemleri de birkaç gün içinde gerçekleştirerek hastayı günlük hayatına ve cinselliğine bir an önce kavuşturmaktı.
İşte bu yüzden 1997 Türkiye’nin ilk üro-androloji hastanesini kurdum. Şu anda bu hastanemin devamı niteliğinde Hattat Klinik olarak, bir takım ruhu anlayışında hastalara hizmet sunmaya devam ediyoruz. Cinsel sağlığı etkileyen hormon, damar ve sinir sistemlerini desteklemek üzere formüle edilmiş bitkisel ürünlerden oluşan Formula Hattat serisi ile performansı doğal yoldan desteklemek üzere çalışmalarda bulunmaktayım.