19. Sayı / 1. Kısım
Keiretsu Forum Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Hulusi Berik anlatıyor:
“SIRADA NE VAR?” DİYORSANIZ, CEVABIM NET SAĞLIKTA YAPAY ZEKA
Hulusi Berik, temsil ettiği kurum adına Melek Yatırımcılar ile start-up’ları bir araya getiriyor. Aslında kendisi bir gözlemci, o da kendini böyle tanımlıyor. Toplumu gözleyerek ihtiyaçları tespit etmeye çalışıyor. Sadece start-up dünyasında değil, tüm hayatımızda ilk yapmamız gereken şeyi yapıyor aslında. Dinliyor. Start-upları dinliyor, toplumu dinliyor, yatırımcıları dinliyor. Biz de bu kadar çok dinleyen bir ismi dinlemek, dinlediklerinden bize yansıyacakları duymak istedik. Biz elimizden geldiğince doğru soruları sormaya çalıştık, ama kendisi deneyimi ile bizi her seferinde doğru noktaya çekti. Zaman ayırdığı ve keyifli sohbeti için teşekkür ederiz.
Röportaj: Atıl Ünal
EDİTÖRÜN NOTU: Girişimciye ve ona fayda sunan bütün ekosistem paydaşlarına kendilerini ifade edebilecekleri sürekli bir mecra konumuna gelmesi amacı ile düzenlenen Start-Up Day 2022, What’s Next teması ile 22 Kasım Salı günü, İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşirken, Anlık Normal Dergi de özel What’s Next sayıları ile karşınızda olacak. Amacımız bütün ekosistem paydaşlarına kendilerini ifade edebilecekleri bir fırsat daha sunmak. Haydi birlikte bakalım, sırada ne var?
Hulusi bey, Keiretsu Forum’un kendisi de bir girişim. Öncelikle buradan başlamak isterim, Keiretsu girişiminin iş modeli nedir?
Cevap
Keiretsu aslında bir pazar yeri platformu. Dünyanın en büyük melek yatırımı. Dört kıtada 53 şubesi var. Mottomuz çok basit; yatırımcılar için kaliteli girişim, girişimler için kaliteli yatırımcı. Yatırımcı adayı bireyler bize üye olurken para verirler. Start-up’ları dinleme hakkı alırlar. Start-up’a yatırım yapılırsa da yatırımdan yüzde beş komisyon alırız. Bizim bütün işimiz bu. Üyelerden üyelik ücreti, yatırımdan da komisyon. Aslında çok basit bir iş modelimiz var. Zaten Keiretsu Japonca bir kelime; aynı amaç için masaya oturmuş insanlar topluluğu demek.
Soru
Peki yatırım yapıldıktan sonrası, devamını nasıl izliyorsunuz?
Cevap
Biz izlemiyoruz, yatırımcı kendisi izliyor. Biz bir şey yapmayız, yapılacak bir şey de yok. Çünkü siz Türk Ticaret Kanunu'na göre bir şirkete ortak oluyorsunuz. Ortak olduktan sonra bir ortağın sahip olduğu bütün haklara sahipsiniz. Şirketin finansallarını öğrenme, gidişatını öğrenme, genel kurula katılıp oy kullanma gibi her türlü şeyi yapma hakkınız var. Siz ondan sonra artık girişimcilerle baş başasınız. Bizim arada bir şey yapabilmemiz zaten hukuken de söz konusu değil. Bir şeye aracılık etmiş olmamız daha sonraki işin safahatıyla ilgili anlamına gelmiyor. Bizim işimiz yatırım yapıldığı aşamada bitiyor.
Melek yatırımcılık 2000’li yıllarda Amerika’da konuşulmaya başlanmış; yaklaşık 15 yıllık bir hikaye olduğunu görüyoruz. Melek yatırımcılık, kitaplarda yazdığı kadarıyla, Kankan danslarının üretilmesi için kişilerin, ihtiyaç duydukları sermayeyi sanatseverlerden alması ve onların, bu projelere inanarak bu parayı vermesi ve Kankan danslarının doğması ile başlamış. Biraz ekonomi tarihine meraklı bir kişi olarak baktığımda aslında ben bunu biraz değiştiriyorum ve pek çok yerde kullanıyorum.
Bence aslında dünyadaki ilk melek yatırımcısı Portekiz Kraliçesi Isabella. Kristof Kolomb “benim bir fikrim var, bir hayalim var, bir yere gideceğim orayı bulacağım; orada çok büyük zenginlikler var, onları alıp geleceğim,” diyor. Isabella, ona üç tane donanımlı gemi veriyor. Aslında bugün de baktığımızda melek yatırımcıların bir girişimcinin hayaline inanması ve sermaye vermesi ile eş anlamlı.
Soru
Start-up ile girişim arasındaki fark nedir?
Cevap
Biz girişimcilerle ilişkilenmiyoruz. Biz start-up’larla ilişkileniyoruz. Mesela bir şehrin gelişen semtinde hiç market olmayan bir yere gidip siz de bir market açsanız bu iyi bir fikir. Orada büyürsünüz, para kazanırsınız. Size ev aldırır, araba aldırır, birçok şey yaptırabilir. Ama bir start-up mıdır? Değildir. Herkes ben girişimciyim derken start-up'ı kastediyor, aslında değil. Start-up dediğimiz şey; buz hokeyi sopasını gözünüzün önüne getirin, buz hokeyi sopasının eğrisi gibi büyüme sağlayan şirketlere biz start-up deriz. Bu silikon vadisi tanımıdır.
Biz girişimleri, klasik, konvansiyonel işler yaparken sermaye ihtiyacı olan kişileri aramıyoruz. Biz start-upları arıyoruz. Evet start-up da özünde bir işletme sermayesi aramaktadır, ama biz olumlu anlamda yıkıcılığı olan bir iş yapanları seçmeye çalışıyoruz. O seçmeye çalıştığımız kişiler içerisinden de yine eleye eleye yatırım yapmaya çalışıyoruz. Start-up'la girişimin arasındaki en temel fark budur.
Soru
Olumlu anlamda yıkıcı tanımını biraz daha açabilir misiniz? İyi fikir mi yani aradığınız şey?
Cevap
Her türlü iş, bir girişimdir. Bizim Keiretsu’yu kurmamız bir girişimdir, start-up değildir. Yemeksepeti ise bir start-up. Büyüdüğü için, bu kadar değerlemeye ulaştığı için değil, var olan konvansiyonel restoran pazarında insanları tek bir ekrana toplayarak size oradan sipariş verebilme, ödeme yapabilme şansı verdiği için. İşte bu olumlu anlamda yıkıcılıktır. Start-up'la girişimin farkı budur.
Yıkıcı inovasyona sahip iş fikirlerine start-up deriz ve bu yıkıcı inovasyonun getirdiği hızlı büyümeyi arıyoruz biz. Fikirle hiç ilgilenmeyiz. Ben Kitle Fonlaması Derneği’nin de başkanıyım. Fikirle ilgilenenler kitle fonlamasına gider. Kitle fonlaması fikir aşamasındaki insanlara yatırım yapar. Zaten siz fikir aşamasındayken üç A'ya gidersiniz. İngilizcesi üç F'dir. Family, Friend, Fools / Aile, Arkadaş, Aptal veya Abdal. Fikir aşamasında ya aileniz ya arkadaşınız ya da aptalın biri size para verir. Tabi iş tuttuğu zaman da çok büyük bir çarpanınız oluyor elinizde.
Soru
Değerlendirmeyi neye göre yapıyorsunuz? Bir start-up’ı, dinleme hakkı alan yatırımcılara nasıl sunuyorsunuz? Neye göre karar veriyorsunuz?
Cevap
Online başvuru yapılıyor, beğenilenleri görüşmeye çağırıyoruz. Dinliyoruz, eliyoruz içlerinden. Fikri beğendiyse dinlemeye başlıyor, fikri beğenmezse dinlemiyor bile. Elimizde kalanları yatırımcıya sunmadan evvel feedback veriyoruz. ‘Sunumunun şurasını şöyle yap, burasını böyle yap. Bunun dışında bir yönlendirme yapmıyoruz. Biz danışmanlık vermiyoruz yani. Biz start-up’ın şirketini kurmuş olması ve mümkünse bir de bir fatura kesmiş olmasını istiyoruz.
Melek yatırım ağlarının yapmış olduğu yatırımların %92-94’ü, bu kadar ciddi bir verileme süreci olmasına rağmen batıyor. Yüzde 4-5’i Lifestyle dediğimiz girişime dönüşüyor. Start-up olmasına rağmen ya da start-up olduğunu düşünmemize rağmen start-up olamıyor, lifestyle sıradan bir işe dönüşüyor. Kalan %1-2’si start-up oluyor. İşte biz bu kadar yatırım yapmış olmamıza rağmen yüzde %1-2’si ikisi start-up haline dönüştüğü için, fikir aşamasındaki hiçbir işle bizim işimiz yok.
Soru
Fikir aşamasında olanlar ne yapmalı? Sizin karşınıza çıkana kadar bir yol almaları gerekiyor, ne bekliyor onları?
Cevap
Fikri olan kişiler çoğunlukla üniversitelerin kuluçka merkezlerine başvurmak zorundalar, çünkü bedava. Kuluçka merkezleri ne yapıyor? Aslında onlar da her geleni almıyor, bir seçim süreci uyguluyor. İlk elemeyi orada yaşıyorsunuz. Kuluçkaya seçiliyor olduğunuz an bile bir seçilmişlik geliyor size. Kuluçka merkezleri ücretsiz yerler olduğu için orada birçok mentor ile çalışabiliyorlar. İlgili konularda uzman olan isimleri davet ediliyor, konuşmalar yapılıyor, eğitimler veriliyor. Tabii ki tam bir eğitim olmuyor ama en azından fikir sahibi olabiliyorlar. 101 derslerini anlıyorlar yani. Ondan sonra da orada tekrar bir seçim oluyor. Aşağı yukarı her üniversitenin kuluçkasından sonra bir hızlandırıcısı olur. Hızlandırıcıya seçiliyor ve orada da biraz daha eğitim almaya başlıyor. Biraz daha gelişiyor, olgunlaşıyor. İşte ondan sonra aslında tam bir fikir oluşmuş oluyor. ‘Proof of Concept’in çalışıp çalışmayacağını görüyor. İşte oradan sonra kitle fonlamasına çıkabilir, kitle fonlaması yapabilir. Kendi parası vardır ya da üç A'dan üç F'den para bulur. Şirketini kurar. Ondan sonra da melek yatırımcılara gelir, süreç böyledir.
Soru
Peki sizce başarıyı belirleyen noktalar nelerdir? Bir girişimi yatırımcıya sunduysanız o start-up'ı da bir ışık gördüğünüz için, belirli kriterleri yerine getirdiği için sunuyorsunuz. Onun yoluna devam edememesine neden olan birinci kriter iç dinamikler mi? Pazar dinamikleri mi? Yani sizce en çok ne belirliyor?
Cevap
HEPSİ.
Soru
Çok net bir cevap oldu. Türkiye'de bir Unicorn çıkardık ama henüz ekosistem olarak kurumsallaşamadık. Eksik olan nedir?
Cevap
Amaç kurumsallaşması değil zaten ekosistemin. Kurumsallaşmamalı da. Start-up ekosisteminin diğer old-school endüstrilenden farkı da kurumsallaşmamış olması. Distruptive olduğu için çok hızlı büyüyor. Türkiye'de oyun endüstrisi start-up ekosisteminden bile daha çok büyüyor? Orada hiç kural yok çünkü, kendi kurallarını kendileri koydular. Sektör kendi dinamiklerini yarattı. Bugün oyun konusunda dünyanın Silikon Vadisi Türkiye'dir. Açık ara ve net. Çünkü beyaz saçlı, ak saçlı regülatör burayı düzenlemedi. Buraya hiç karışmadı, bilmedi. Muhtemel oyun da oynamadı o grup.
Bu gruptakiler kendileri bir araya geldiler ve stüdyolar kurmaya başladılar. Dünyada şu anda en önemli oyunlar Türkiye'den çıkıyor. Niye? Çünkü hiçbir regülasyon yok. Kural, sektörün kuralı neyse o. İyi olanın kazandığı bir sistem ama kendi kurallarıyla. Hiçbir zaman kurumsallaşmayacak o sektör. O yüzden de başarısız olma sebebi şu ya da bu değil. (E) hepsi. Kimisi iyi takım kuramıyor, kimisi ürün market hedefini belirleyememiş oluyor, kimisi erken ölüm öten kuş oluyor.
Soru
Erken öten kuş tabirini biraz detaylandırır mısınız?
Cevap
Benim böyle çok girişimim oldu. Erken ötüyorsun ama paran hazır değil, tüketici hazır değil. Sen yoruluyorsun, paran bitiyor ama yolu açmış oluyorsun. Birileri başlıyor bir şeyler yapmaya. Sonra diyorsun ki; ‘abi biz bunu düşünmüştük.’ Ama işte doğru zamanda doğru yerde olmamış oluyorsun. Kimisi doğru zamanda da olmamış oluyor. Mesela Getir… Getir ilk çıktığında son derece zorlanıyordu. 2019’un yaz aylarında Getir’in ciddi anlamda zorlandığını ve ‘nasıl pivot ederiz?’ konusunu konuştuğunu duymuştum. Pandemi bir patladı, Getir uçtu. Kontrol edebildiğin riskler var, kontrol edemediğin riskler var. Burada kontrol edemediğin risk olumlu anlamda çalıştı. Kontrol edemediğin risk birçok kişi için olumsuz anlamda çalıştı.
Bu yüzden de kategorizasyon veya sistematizasyon diye bir şey yok bizim sektörümüzde. Şunu yaparlarsa, başarılı olurlar, bunu yaparlarsa başarısız olurlar diye bir durum yok. Paran olabilir, marketi de ölçersin ama kullanıcı kullanmaz. Anlatabiliyor muyum? Kategorize etmesek de belli başlı yapılması gereken şeyler yok mu? Tabi ki var. Buna rağmen garantisi yok, öyle bir şablon olsa herkes onu uygulardı, kimse de batmamış olurdu.
Soru
Birçok fikir, girişim duyuyoruz. Fikren olabilir aslında diyoruz. Sonra bir sene sonra görüyoruz, girmiş bir yerde çalışıyor. Fikrini deneyememiş bile. Kurumsallaşma konusunda Türkiye Avrupa’nın çok gerisinde. O aşamaya gelme konusunda biraz dağınığız sanki.
Cevap
Dağınıklık değil aslında. Bu gayrisafi milli hasılayla ilgili bir konu. Kişisel gelir düşük. Adamın bunu deneyebilecek, kendini riske edebilecek zamanı ve süreci yok. Para aradığında da 20-30 bin lira bulabiliyor, onunla da bir şey yapamazsın. Averaj Türkiye'den bahsediyorum. Hadi biraz daha zorladın 100 bin lira buldun ama onunla da çok bir şey yapamazsın. Bu adamın bir geçinme maliyeti var. Onları sağlayamıyor, mahalle baskısı yüksek. ‘Gir bir SGK’lı işe çalış’ diyorlar. Adam hiçbir şeyin riskini almamış, hiçbir şeyi denememiş. Sadece elalemin parasını istiyor. Gidiyor ‘sen bana para ver, bunu yapayım’ diyor. Yok öyle bir dünya, senin de risk alman lazım. Erken aşamacılar öyle. Zannediyorlar ki biz bedava para veriyoruz insanlara. Kim kime bedava para verir? O insan hiç kimse o paraları kolay kazanmıyor. Sadece yıllar içerisinde akıllı bir süreci yönettiği için o parayı kazanmış durumda bu kişiler. O zaman sen de bu işin en altına elini koyacaksın. Senin elinin yandığını görüyor olacağız. Sen hiçbir şeye dokunmayıp ‘bana para ver’ dersen olmaz. Start-upçılık bu değil.
Soru
Pandemi mesela Getir’i bir anda yukarı fırlattı bahsettiğiniz gibi. Oyun sektörü de çok hızlı büyüdü. Dijital dönüşüm bir süreklilik haline geldi. Tüm dünyada dijitalle konvansiyonele bağlayacak projeler revaçta. Fikirlerin geliştiği ve hızlı büyüdüğü fırsatlar olarak ortaya çıktı. Pandemi muhtemelen öngörülememişti ama siz önümüzde gidişatta ne öngörüyorsunuz? What is next? Yeni trend nereye doğru gidiyor?
Soru
Çok net bir cevabım var buna; Yapay Zeka.
Siz de diyeceksiniz ki ‘hiç yeni bir şey söylemiyorsun, zaten yapay zekayı biliyordum.’ Değil. Yapay zeka ve metaya doğru gidiyor iş. Meta dünyaya gidiyoruz. O sanal evrene doğru gidiyoruz. Sanal evrenin aslında birinci önceliği sanal dünya gözlükleri. Ama en önemlisi yapay zeka.
Ölçeklenebilir büyüme, hızlı büyüme dünyası yapay zeka dünyasında var. Çünkü işte tekrar edilebilir veriyi çok hızlı bir şekilde işleyip, büyük verinin içerisinden anlamlı veriler üretiyoruz. Mesela ben bunu gördüm, benim için ‘What is next?’ sağlıkta yapay zeka. Bu konuya çok konsantreyim dört yıldır. Pandemiden önce başlamıştım.
Çünkü neden? Sağlık insanlar için çok önemli. İnsan ömrü uzuyor. Uzadıkça sağlıkla ilgili veri artacak. Buradaki yapay zeka; çok büyük verinin hızlı bir şekilde işlenebilmesi ve anlamlı veri çıkartılabilmesi noktasında benim de bu on yıllık süre içerisinde gördüğüm en hızlı ölçeklenebilir büyümenin burada olduğunu görüyorum. Hani tüyoysa tüyo… Yapay zeka tarafına gitmek lazım. Tabii bir de bu enerji, pil tarafı çok değerli.
Soru
Türkiye, sistemik olarak dünyadan çok farklı değil çünkü globalleştik. Her şeyi oradan öğrenebiliyoruz. Sunum nasıl yapılır, İngilizce sunumlar, örnekler, hikayeler… Her şey var, herkes de buna ulaşıyor. Ama bir kültürel farklılık var gibi hissediliyor buradan bakan herkes için. Türkiye, Avrupa, Batı, Doğu… Türkiye olarak daha ortada kalıyoruz. Böyle bir kültürel start-up farklılığı görüyor musunuz?
Cevap
Güzel bir soru bu. Farklılık görüyoruz, her iki taraftan da görüyoruz. Yatırımcı tarafı da kendine yakın olmayan, kendi kültüründen olmayanları biraz daha zor dinliyor. Para vermeye daha az istekli. Yatırım yapmaya daha az istekli diyeyim. Gördüğüm en önemli özellik o. Avrupalı ve Amerikalı yatırımcı kendi ülkesinden olmayan bir girişime yatırım yapma konusuna çok uzak. Fikir aşamasında ise zaten hiç olmuyor bu işler. Senin fikir aşamasında olup yatırım alabilmen için Amerika'da yaşıyor olman gerekiyor. Aslında melek yatırımcılığın felsefesi kol mesafesi diye adlandırdığımız, arabayla üç dört saat içinde gidebileceğin mesafe içerisindeki start-uplara yatırım yapmak. Melek yatırımcılığın ruhu bu. Onu görmek ve network'ünü kullanmak istiyorsun.
Bir de genç yaşta melek yatırımcı olunmaz. Melek yatırımcı olmak için saçlarının aklaşmış olması gerekiyor. Melek yatırımcılıkta bir; para ve network koyuyorsun, iki; o hikayeye ortak oluyorsun aslında. En önemlisi aslında bu, bir hikayeye ortak olmak. O hikayeye ortak olurken de sahip olduğun entelektüel birikimi, bilgi birikimini veya sahip olduğumuz çevreyi kullanmak istiyoruz. Şimdi biz sizle bugün Zorlu'da buluşup yemek yeseydik. Ben konuşurken ‘bugün de borsa çok hareketli, hisse aldım’ deseydim sizi enterese eder miydi? Ama ‘bizim bir melek yatırım ağı toplantımız var, start-up'ları dinleyeceğim’ vs. deseydim ‘abi siz ne yapıyorsunuz’ diye sorabilirdiniz. Bu bir statü. Anlatabiliyor muyum? Yani bir farklılık, ciddi bir farklılık. Melek yatırımcılar çoğunlukla buna oynuyorlar. Globalde de böyle, ülkemizde de böyle. İnsanlar öncelikle ve öncelikle buradaki hikayenin bir parçası olabilmek için heyecan duyuyorlar. Bu ağın bir parçası olmak için heyecan duyuyorlar. Ağa üye olduklarında oradaki konuşmalardan çok şey öğreniyorlar. Hepsi çok kıymetli. Her start-up'a herkes kendi bilgisi, görgüsü çerçevesinde sorular soruyor. ‘Vay be adamın aklına ne soru gelmiş be!’ diyorsun. Melek ağlarında senin de kişisel olarak zenginleşmen de çok yüksek ihtimal… İlla yatırım yaparak değil sadece ağı dinleyerek. Zaten hep en yeniyi dinliyorsun. Oradaki melek yatırımcılarla beraber sorulan sorular senin çok zenginleşmene, yeni kalmana neden oluyor.
Soru
Exit plan konusu işin sonraki aşaması mı? Yoksa en başta mı olması gerekiyor? Bir projenin neresinde devreye girmeli bir exit plan?
Cevap
Exit plan daha ilk sunumda olmak zorunda. Çünkü melek yatırımcının para kazanması, exit plan ile oluyor. Exit plan şirketin satışı olabileceği gibi Seri A, Seri B turunda bir VC'nin girip ‘ben bu yatırımcı listesini temizlemek istiyorum, bu kadar kalabalık adamla yapamam, temizleyelim’ diyip exit edebilir. Melek yatırımcı da burada para kazanır zaten. Melek yatırımcı işin sonuna kadar götürücüsü değildir. Çünkü melek yatırımcı ne yapıyor? Alıyor, belli bir seviyeye gelip iyi bir raunt oluştuğunda vereyim, para kazanayım, döneyim yeni bir erken aşamaya gireyim diyor. Öbürleri de o erken aşamaya girmeyelim diyor. Orası da onlar için bataklık. Öbürü diyor ki ben daha pahalı gireyim ama net gireyim. Diğeri bireysel olduğu için ‘bu konu benim bilgi görgü alanımda, ben buraya küçük küçük paralar koyarak, buraya katkı sağlayarak bunun büyümesine katkı yapabilirim. On kişi girdik, hepimiz el atarız, bir şey olur’ diye düşünüyor.
Sizin Hulusi Bey olarak anlık gündeminiz nedir? Ne anlatmak istersiniz?
Ben sürekli. 24 saat çalışırım. Çünkü bizim işimizin bir saati yok. Gün içinde rahatlığınız da var, yoğunluğunuz da var. Bizim için en önemli şey toplumu gözlemek. Toplumu iyi gözleyebilirseniz ihtiyacını anlarsınız. O şekilde sizin önünüze gelen start-up’ın toplumun ihtiyacına cevap verip veremediğini, bunun da bir karşılığının olup olmadığını daha iyi anlarsınız. O yüzden biz gözümüzün açık olduğu her an bir fırsat aslında izliyor oluyoruz. Keiretsu ile bir dönem oyuna epey yatırım yaptık. Hala da devam ediyor. Oyun alanına yönelmiş olmamın nedeni toplu taşımada, sokakta herkesin oyun oynadığını görmemden kaynaklı. Takım elbiseliden sokakta çöp toplayanlara kadar herkes oturup oyun oynuyor. Bu yüzden oyun endüstrisinin çok daha fazla büyüyeceğini düşünüyorum.
Metroda, metrobüste, vapurda, uçakta… Her yerde oyun oynanıyor. En çok dikkatimi çeken sokakta çöp toplayıcılar yorulduklarını oturuyorlar, oyun oynuyorlar. Çok resim vardır benim elimde öyle. Oturmuşlar bakıyorum, oraya gidip izin istiyorum, resmini çekebilir miyim diyorum, çekiyorum. Bu spektrum burada. Beyaz yakalıdan çöp toplayıcıya kadar… Demek ki o zaman oyun endüstrisi önemli, işte bunu toplumu izleyerek anlayabilirsiniz. Önünüze gelen bir çözümün de toplumun ihtiyacına cevap verip vermediğini o şekilde anlayabilirsiniz. O yüzden ben bu gözlemler sonucunda yapay zeka, sahte yapay zeka, konsantrasyon dediğim şeyler üzerine eğiliyorum. Ve o yüzden bana çok fazla yapay zeka iş fikri geliyor ve dinliyorum. O da benim özelleşmeme neden oluyor.
Hulusi Berik kimdir?
İzmir Atatürk Lisesi Fen Bölümü ve 9 Eylül Üniversitesi İngilizce İşletmeFakültesinden mezun oldum.Üniversite yıllarından itibaren Sermaye Piyasalarına ilgi duymaya başladım ve 2.sınıftan itibaren stajyer olarak Aracı Kurumlarda çalışmaya başladım. Mezuniyetim sonrası hiç iş aramadım ve hemen yatırım uzmanı olarak çalışmaya başladım.15 Yıl boyunca çeşitli aracı kurumlarda ve banka aracı kurumlarında çalıştım.2006 yılında profesyonel hayatı bırakıp girişimcilik yapmaya başladım.Bir kaç yıl çeşitli erken aşama girişim denemelerinden sonra “Sir Winston Tea House ” markahaklarını satın aldım.Yaklaşık 6 yıl sonra markayı satarak ilk exitimi de Yapmış oldum. 2012 de Türkiye’de faaliyet göstermek üzere kurulan Dünyanın En büyük Melek Yatırımcılık ağı olan “KeiretsuForum Türkiye” kurucu ortaklarından oldum ve halen YK Başkanıyım. Ayrıca “KitleselFonlama (Crowdfunding) derneği Başkanıyım , Halen start-up olarak şirketleşmiş 6, erken aşamada şirketleşmek üzere geliştirdiğim 8 tane iş fikrine yatırımım bulunmakta.
Kitlesel Fonlama Derneği Başkanı. JCI Türkiye Uluslararası Genç Liderler ve Girişimciler JCIDerneği Genç Başarı Vakfı (Junior Achievement) Mütevelli HeyetiÜyesi.TOBB Genç Girişimciler Kurulu üyesi.