24. Sayı / 4. Kısım
Trollerin Değişen Yüzü:
Siyasetten Ticari Şantaja “DİJİTAL MANİPÜLASYON”
Yazan: Atıl Ünal / Anlık Normal Dergi Genel Yayın Yönetmeni
İnternetin ve sosyal medyanın hayatımıza getirdiği dönüşümleri hepimiz yaşıyoruz. Son 25-30 yılımız, sürekli gelişen bu yeniliklerin analizini yapmakla geçiyor. Biz analizi bitirdiğimizde o konu çoktan tarih olmuş olmuyor. Bu tarz analizlerin merkezinde günümüzde yapay zekâ kavramı yer alıyor. Neyi analiz ettiğimizi tam olarak bilmeden analiz yapmaya başladık yine, neyse bu ayrı bir yazı konusu. Tüm bu dönüşüm sürecinin dönüştürdüğü en temel şey bilgi paylaşımı ve iletişim araçları, alışkanlıkları oldu.
Bilgi paylaşımı ve iletişim hızlandı, oldukça da kolaylaştı, ancak bu olumlu yanlarının yanı sıra bu dönüşüm olumsuz birçok şeyi de beraberinde getirdi. Bilgiye kolay erişimin gerçekten öğrenme sürecini engellemeye başlamasından tutun da genel olarak alt sınıf görülen alanlarda uzmanlaşma konusunda istekli insan bulamamaya kadar, birçok konu gündemde. En öne çıkan, diğerlerini de etkileyen, çokça konuşulan ve belki de en kalıcı olumsuz etki yaratanlardan birisi, sosyal medya trollerinin ortaya çıkışı ve bitmek bilmeyen faaliyetleri diyebiliriz.
İlk başlarda sosyal medya trollüğü, internetin ve sosyal medyanın ilk günlerinde bireylerin dikkat çekmek, eğlenmek veya kaos yaratmak amacıyla başvurdukları bir davranış biçimiydi. Trollük, özellikle internet forumlarında, chat odalarında ve erken dönem sosyal medya platformlarında kendini gösterdi. Trollük faaliyetleri genellikle şu şekillerde tanımlanabilir:
- Kışkırtma ve Provokasyon: Trolller, kullanıcıları kışkırtmak ve provoke etmek amacıyla kasti olarak tartışmalı veya saldırgan içerikler paylaşırlar. Amaçları, diğer kullanıcıları kızdırmak, sinirlendirmek ve duygusal tepkiler almaktır.
- Dezenformasyon ve Yanıltıcı Bilgi: Trolller, yanlış veya yanıltıcı bilgileri yayarak bilgi kirliliğine neden olurlar. Bu tür faaliyetler, kullanıcıların doğru bilgiye ulaşmasını zorlaştırır ve bilgi karmaşasına yol açar.
- Kapsamlı Mizah ve Alay: Trollük faaliyetleri bazen mizah ve alay amaçlı olabilir. Trolller, diğer kullanıcılarla dalga geçmek veya onları küçük düşürmek için mizahi veya alaycı içerikler paylaşabilirler.
- Anarşi ve Kaos Yaratma: Bazı trolller, sosyal medya platformlarında kaos ve düzensizlik yaratmaktan zevk alırlar. Bu tür trollük faaliyetleri, forumları ve tartışma alanlarını karıştırmak ve verimli tartışmaların önüne geçmek amacı taşır.
- Sahte Kimlikler ve Hesaplar: Trolller, sahte kimlikler ve hesaplar oluşturarak anonim kalmayı ve izlerini gizlemeyi tercih ederler. Bu şekilde, tespit edilmeleri ve engellenmeleri zorlaşır.
Sosyal medya trollüğü ilk başlarda, genellikle bireysel veya küçük gruplar halinde gerçekleştirilen, rastgele ve plansız faaliyetlerdi. Ancak zamanla, trollük faaliyetleri organize ve sistematik hale gelerek, belirli bir amaca hizmet eden ve geniş kitleleri etkileyen bir araç haline dönüştü. Bu dönüşüm, trollüğün siyasi ve ticari amaçlarla kullanılmasına zemin hazırladı. Trollük, insanları kışkırtma amacı taşıyan bireysel bir faaliyetken, zamanla organize ve sistematik bir hale geldi.
Kitle iletişimin toplumlar üzerindeki etki gücü zaten biliniyor. Gerçeğin çarpıtılmış halinin ve hatta bazen tamamen uydurma bir bilginin insanlara sunulabildiği ve sonucunda hatırı sayılır bir etki oluşturan bu tarz troll denemelerinin başarıya ulaşması, kitle iletişimini kullanan birçok profesyonelin de ilgi alanına girmeye başladı. Önce eğlence sektörü, sonrasında ağızdan ağıza pazarlama, ardından satış pazarlaması, PR ve en nihayetinde siyasal iletişim alanında troll kullanımı yükseldi.
Türkiye'de siyasi trollerin ortaya çıkışı, 2000'li yılların başında internetin yaygınlaşması ve sosyal medyanın siyasi iletişimde etkin bir araç haline gelmesiyle başladı. Sosyal medya platformları, halkla doğrudan iletişime geçmek için etkili araçlar haline gelirken, bu mecraların denetimsiz doğası troller için uygun bir ortam yarattı. Siyasi troller, belirli bir siyasi ajandaya hizmet etmek amacıyla sosyal medya platformlarında organize bir şekilde faaliyet gösterirler. Troller ilk başlarda, bir görüşün yayılımı için destekleyen hesaplar yaratılması, fikrin ilgili hedef kitlenin olduğu mecralara “seed” edilmesi amacıyla kullanıldılar.
Siyasi trollerin stratejileri arasında, sahte hesaplar oluşturma, bot kullanma ve organize bir şekilde belirli hashtagleri trend haline getirme gibi yöntemler yer alır. Bu stratejiler, kitle iletişiminin amacına uygun şekilde kamuoyunu yönlendirmeyi hedefler. Ancak politikacılar zamanla bununla yetinmemeye başladılar ve toplumsal tartışmaları (doğru ya da yanlış bilgilerle olduğunu umursamadan) manipüle etme amacı ile hareket ettiler. Örneğin, 2013 Gezi Parkı protestoları sırasında, çeşitli sosyal medya platformlarında yayılan yanlış bilgi ve dezenformasyon kampanyaları, protestoların gidişatını ve kamuoyunun algısını etkilemek için kullanıldı.
Gezi Parkı protestoları sırasında, çeşitli sosyal medya platformlarında sahte hesaplar ve botlar aracılığıyla yayılan yanlış bilgiler, protestoların büyümesinde ve yayılmasında önemli bir rol oynadı. Bu süreçte hem hükümet yanlısı hem de muhalif gruplar, sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanarak kendi mesajlarını yaydılar ve toplumsal algıyı etkilemeye çalıştılar. Bu olay, siyasi trollerin organize ve sistematik bir şekilde nasıl çalıştığını gözler önüne serdi.
Gezi parkı deneyimin ardından, siyasi trollerin süreçteki rolü orta vadede ortaya çıktı. Bu deşifrasyon, doğru bilgiye ve iletişimin temeline yapılan saldırının gücünü azaltacağına, saldırıyı topyekûn savaşa dönüştürdü. Herkes manipülasyonun daha iyisini yaparak rakibi alt etme yolları aramaya başladı.
Bu savaşta oluşan doğru haberi/bilgiyi teyit mekanizmaları da bir süre sonra yeni manipülasyon araçlarına dönüştü. Sonuçta hakikate olan ihtiyaç kalmayınca savaş da tek taraflı vandalizme dönüştü. Kendisine inanmaya teşne, bir o kadar da muhtaç kitlelere propaganda aracı olarak kullanıldılar. Gerçeği vandalca manipüle eden iktidar veya muhalefet yanlısı siyasi troller, kısa süre içerisinde kendi yarattıkları gerçekliği defalarca reddedip bir yenisini kurdukça, kendi etkilerini de yitirdiler ve kitle iletişimi açısından kullanışlı birer araç olmaktan çıktılar. 15 Temmuz ile sonuçlanan süreçte sosyal mecralarda bu yaşananlarla, siyasi trollerin kullanımı tamamen deşifre oldu ve artık kitleler siyasi olarak her söylenene sorgulamadan inanmayı bıraktı. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar.
2023 genel ve 2024 yerel seçimleri sırasında da, sosyal medya platformlarında yayılan sahte haberler ve yanlış bilgiler, seçmen davranışlarını etkilemek amacıyla kullanıldı. Bu süreçte hem hükümet yanlısı hem de muhalif gruplar, sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanarak kendi mesajlarını yaydılar ve toplumsal algıyı etkilemeye çalıştılar. Bu iki seçimdeki bu çabaların, daha önceki süreçlerdeki kadar etkili olmadığını söylemek yanlış olmaz. Gerçek bilgiye ulaşma inancı kaybolduğu için kitleler, aldığı mesaj doğru da olsa, bir manipülasyona maruz kaldığını düşünüyor. Bu durum, trol faaliyetlerinin toplumsal gerçeklik algısını nasıl bozduğunu gözler önüne sermekte.
Siyasilerin onlara ihtiyacının kalmaması, trollerin kamuoyuna deşifre olması ve kamuoyunda yapıların fark edilmesi trolleri yok mu etti peki? Tabi ki hayır! Troll faaliyetleri ticari amaçlar doğrultusunda yeniden şekillendi. Bu yeni yapı, “reklamcı troller” olarak da adlandırılabilir.
Reklamcı troller, internet ve sosyal medya platformlarında markaları ve şirketleri hedef alan, ticari çıkarlar doğrultusunda organize edilmiş trollük faaliyetleri yürüten kişilerdir. Bu yapıların çoğu, siyasi gelirlerini kaybeden merdiven altı yapıların hayatta kalmak için dönüştüğü yapılardır.
Reklamcı trollerin temel özellikleri ve faaliyetleri şu şekildedir:
- Tehdit ve Şantaj: Reklamcı troller, belirli markalar veya şirketler hakkında olumsuz yorumlar, sahte haberler ve dezenformasyon yayarak marka imajını zedeleme tehdidinde bulunurlar. Bu tehditleri kaldırmak veya olumsuz içeriği silmek karşılığında markalardan maddi taleplerde bulunurlar.
- Organize Faaliyetler: Reklamcı troller, genellikle organize gruplar halinde çalışırlar. Bu gruplar, belirli hedeflere yönelik sistematik saldırılar düzenler ve sosyal medya platformlarında koordineli bir şekilde hareket ederler.
- Sahte Hesaplar ve Botlar: Reklamcı troller, sahte hesaplar ve botlar kullanarak geniş bir etki alanı yaratır. Bu sahte hesaplar, belirli bir markayı hedef alan olumsuz yorumlar ve paylaşımlar yaparak marka itibarını zedelemeyi amaçlar.
- Kara Propaganda: Reklamcı troller, rakip markalar hakkında olumsuz bilgi yayarak kara propaganda yaparlar. Bu tür faaliyetler, rakip markaların itibarını sarsmayı ve kendi müşterilerini etkilemeyi amaçlar.
- Manipülasyon ve Dezenformasyon: Reklamcı troller, manipülasyon ve dezenformasyon tekniklerini kullanarak kamuoyunu yanıltır. Yanıltıcı bilgiler, sahte değerlendirmeler ve yalan haberler yayarak markaların güvenilirliğini zedelerler.
- Sosyal Medya Manipülasyonu: Reklamcı troller, sosyal medya platformlarını etkin bir şekilde kullanarak belirli hashtagleri trend haline getirme, sahte beğeni ve takipçi oluşturma gibi yöntemlerle manipülasyon yaparlar. Bu faaliyetler, markaların sosyal medya stratejilerini olumsuz yönde etkiler.
Reklamcı troller, dijital pazarlama ve marka yönetimi açısından büyük bir sorun teşkil etmekte. Hatta artık markaların birçoğu influencer kullanımı yerine bu trolleri kullanmaya başladı. Markalar, bu tür tehditlerle başa çıkmak için ciddi kaynaklar harcamak zorunda kalıyor ve bu da maliyetlerin artmasına neden oluyor. Ayrıca, bu tür tehditler markaların dijital itibarını zedeliyor ve tüketici güvenini sarsıyor. Ancak aynı markalar, bu kara propaganda aracı ile rakibinin açığının üzerine gitme fırsatını da kaçırmıyor, böylece kendi krizini yaratan yapıları ayakta tutmaya da devam ediyorlar. Tıpkı siyasilerin yaptığı gibi.
Örnek Olay: Gıda Endüstrisi ve Sağlıklı Beslenme
Tıpkı siyasi olarak inanmak istediğimiz şeyler olduğu gibi, sağlıklı beslenme ve gıda endüstrisinin sağlıksız üretim yaptığı zannı, birçok kesimin inanmayı teşne olduğu bir konu. Bu da trollerin çok kolay etki yaratabileceği bir alan ortaya çıkarıyor. Sağlıklı beslenme konusunda yayın yaptığını iddia eden bazı kişiler, gıda endüstrisini denetlemek amacıyla yola çıkan "tarafsız" hesaplar olarak kendilerini tanıtırken, aslında bu hesaplar çeşitli iş birlikleri ile gelir elde ederler. Gelir kaynakları rakip marka ve/veya sektörler olabileceği gibi, sektöre yeni oyuncu olarak girmeye çalışırken, var olan oyuncuları yıpratmaya çalışan “yeni nesil” ürünler de olabilir. İnceledikleri ürünleri hangi marka olduğu, hangi dönem hangi katkı maddesi üzerinden gündem oluşturulacağı, hangi dönem üç beyazdan hangisinin (un, tuz, şeker) şeytanlaştırılacağı gibi birçok konu, arka planda gelir konusu haline gelmiş durumda. Yaptıkları yayınların bilimsel dayanağı sorgulandığında ise şantaj, tehdit ve iftiralarla saldıran binlerce hesap devreye girer. Bu hesaplar, markalar için potansiyel birer kriz çıkarma tehdidi olarak sürekli hazırda beklerler. Ufak bir araştırma ile bu hesapların siyasi troller sürecinden miras kaldığı kolayca görülebilir.
Troll faaliyetleri, toplumsal algı ve gerçeklik arasındaki farkın derinleşmesine neden oldu, olmaya da devam ediyor. Sürekli olarak yanlış bilgiye maruz kalmak, bireylerin gerçeklik algısını bozuyor ve psikolojik stres seviyelerini artırıyor. Dijital dezenformasyon yayıldıkça, bireylerin doğru bilgiye erişimi zorlaşıyor ve toplumsal kutuplaşma artırıyor. Sosyal medya platformlarında yayılan yanlış bilgiler, güvensizlik ve şüphe duygularını pekiştiriyor. Bu durum, toplumsal birlik ve beraberliği zedeliyor, çatışma ve gerginliklerin artmasına yol açıyor.
En önemlisi ise bu durum doğru bilgiye, hakikate ulaşabilme inancını yok ediyor. Bu inanç kaybı, bizi geri dönüşü olmayan bir yola götürüyor.
Bu tespiti uzun süredir yapıyoruz. Ancak geldiğimiz nokta, bu tespitin de birkaç adım ötesinde. Geldiğimiz noktada, içinde bulunduğumuz durumu doğru analiz etmek çok önemli. Dijital dezenformasyon ve troll faaliyetlerinin toplumsal algı ve gerçeklik üzerindeki olumsuz etkileri açıkça görülmekte. Bu durumu düzeltmek ve toplumsal algıyı onarmak için birçok adım aynı anda atılmalı. Maruz kaldığımız ve belki de inanmak istediğimiz sanal gerçekliklerin ardını, hakikati görmemiz gerekiyor. İfade özgürlüğü adı altında herkesin her şeyi söylediği bir bilgi akışı, gerekirse demokratik olmadığı düşünülecek yollarla düzenlenmeli. Daha doğrusu, yapılacak doğru müdahalelerin, manipülatif özgürlük çığlıkları ile boşa düşürülmesinin önüne geçilmeli.
Neler Yapılmalı?
- Sosyal medya platformlarının daha sıkı denetim ve düzenlemelere tabi tutulması gerekiyor. Denetimler hesap sahiplerinin gerçekliği yönünde olmalı. Yazılanların denetlenmesine değil, yazanların gerçek kişiler olmasına yönelik önlemler, daha etkili olacaktır. Trollerin yazdıklarından sorumlu olmalarını sağlamak için sosyal medya platformları, kullanıcılarının kimlik bilgilerini doğrulamalı ve hesap verebilirlik mekanizmaları oluşturmalı.
- İnsanların doğru bilgiye erişimini sağlayacak dijital okuryazarlık eğitimleri yaygınlaştırılmalı. Bu eğitimler, doğru bilgi kaynaklarını tanıma ve dezenformasyonu ayırt etme becerilerini içermeli. Okur-yazarlık eğitimleri, yalnızca okuma becerilerini değil, yazarlık becerilerini de içermeli. Böylece, insanlar içerik üretiminin yanlışa ve manipülasyona ne kadar açık olduğunu anlayabilirler.
- Dijital dezenformasyon ve troll faaliyetlerine karşı caydırıcı cezalar uygulanmalı. Bu tür faaliyetlerin önüne geçmek için yasal düzenlemeler yapılmalı ve etkin bir şekilde uygulanmalı. Basın etik ilkelerine tabi olmayan sosyal medya habercileri de bu düzenlemeler kapsamında değerlendirilmeli, mevzuat buna uygun olarak düzenlenmeli.
- Sivil toplum kuruluşları ve medya organları, doğru bilgiye erişim konusunda aktif rol oynamalı. Toplumsal bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı ve doğru bilgiye erişim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Toplumsal birlik ve beraberliği sağlamak için hakikat savunuculuğu yapılmalıdır.
- İfade özgürlüğü adı altında yayılan manipülatif içeriklerin, demokratik müdahalelerle düzenlenmesi sağlanmalı. Doğru müdahalelerin, manipülatif özgürlük çığlıkları ile boşa düşürülmesinin önüne geçilmelidir.
Bu adımlar, dijital dezenformasyon ve troll faaliyetlerinin toplumsal algı ve gerçeklik üzerindeki olumsuz etkilerini minimize etmek için aynı anda atılması gereken temel adımlar. Bu noktada hepimize düşen, çıkarımızın değil hakikatin yanında tavır almak ve herkesi bu yönde teşvik etmektir.