Yaşadığımız çağda markalaşmanın tek konusu şirketler değil, bireyler de kendisini markalaştırabiliyor. Pazarlama tarafı için hemen her şey markalaşma potansiyeli taşıyabilir. Bu listeye oturduğunuz kenti de eklemek hiç aklınıza gelmiş miydi?
Pandemi sürecinde tüm ülkeler seyahatlere kapandığında turizm sektörü de tam bir yumruk yemiş oldu. Bu süreçten her sektör etkilendi ama turizmin sekteye uğraması ekonomiye sancılı aylar yaşattı. Ülkeler sınır kapılarını açıp uçuş yasakları kaldırıldığında ise ufak çaplı bir rahatlama oldu. Hala devam eden pandemi dönemini, ülke tanıtımımıza dair neler yapılabileceği konusunda şapkamızı önümüze koyup düşünme fırsatı olarak değerlendirebiliriz.
Marka Mühendisi Ömürden Sezgin, krizi fırsata çevirmeye yönelik ‘Kent Markaları’ oluşturmaktan bahsediyor!
‘’Bu yazıda kentlerin markalaşma faaliyetlerine, bu konudaki çalışma hedeflerine odaklanacağız. Turizmden öte hangi hedeflerin olduğuna, nasıl ulaşılabildiğine bakacağız.’’
Paris’in romantik bir şehir, Roma’nın da adeta bir müze olduğu algısına sahibiz çünkü bu algı bizde filmler, kitaplar gibi tanıtım gücü yüksek içeriklerle oluşturuldu.
Her şehrimizde bir turizm bürosu bulunuyor ve tek amaçları daha fazla turist çekmenin yollarını aramak! Oysa ki ‘Kent Markaları’ bunun çok ötesinde ve turizm ofisleri ise bu işin sadece bir kısmı.
‘’Unutmayalım, coğrafyası, iklimi, kültürü ve tarihiyle çok zengin bir ülkede yaşıyoruz. Bu değerlerimiz en etkin, uzun vadeli ve stratejik şekilde anlatmamız gerekiyor.’’
Şimdi kendi yaşadığınız kenti bir düşünün! Kentinizdeki güzellikler doğru pazarlama stratejileri ile buluşturulduğunda herkesin bu güzelliklerden haberdar olabileceğini hayal edin!
Keyifli okumalar dileriz.
Kategori: GenelTarih: 17 Kasım 2020, Salı