Türkiye’nin bir deprem kuşağı olduğunu bilmeyenimiz yok. Bilim insanları da 1999 depreminden sonra gerekli uyarıları yapmışlar ve hangi zaman aralığında deprem olabileceği tahminlerini yapıp duyurmuşlardı. Tahmin gerçekleşince “ben söylemiştim” demez bilim insanları, “veriye dayalı analizler şu kadar olasılıkla gerçekleşeceğini söylüyordu, bunu belirttik, verdiğimiz tahmin aralığında olay gerçekleşti” derler.
6 Şubat’ta yaşanan ve 10 ilimizi şiddetli bir şekilde etkileyen deprem sonrasında gördüklerimiz bize "Devekuşu Paradoksu" yaşadığımızı kanıtlar nitelikteydi.
“Meyer-Kunreuther’in isimlendirdiği "Devekuşu Paradoksu" bilgi ve eylem arasındaki kopukluğu ifade ediyor. Bildiğimiz gibi deve kuşları tehditlerden kaçmak için başlarını kuma gömerler, insanların "bilişsel DNA'sının" bir parçası olan yanılgılar da onların dünyayı algılayışını şekillendiriyor ve çoğunlukla rahatsız edici bilgileri görmezden gelmelerine neden oluyor, diyor hocalar.”
Murat Ülker de bize atalarımızın şu sözünü hatırlatmadan geçemiyor:
“Kimse yörük sırtından kurban kesme çabası içinde olmamalı”
Belediyeler ve Diğer Kamu Yöneticileri Ne Yapacak!
Öncelikle yörük sırtından kurban kesme çabası içine girmeyerek kendi sorumluluklarını başkalarının üstüne atmadan, bilimin her alanında ürettiği bilgiyi kulak arkası etmeden, önce bu depremin yaralarını kısa sürede saracak ve aynı zamanda tüm gerekli önlemleri alarak hepimizin önce canını sonra malını başta büyük İstanbul depremi olmak üzere tüm depremlere karşı korumak üzere ivedilikle harekete geçecek.
Devekuşu sendromunun üzerimizde bıraktığı yanılgıları ve bu yanılgılardan kurtulmak için neler yapmamız gerektiğinin detaylarını Anlık Normal’in yeni sayısında okuyabilirsiniz.
Keyifli okumalar.
Kategori: GenelTarih: 03 Mart 2023, Cuma